Home

Avukat İrem Şahiner

01

İrem Şahiner KİMDİR?

02

Burslu olarak öğrenim gördüğü Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 2006 yılında mezun olmuştur.

Avukatlık stajını tamamladıktan sonra Vakıflar Bankası T.A.O.'nun "Vergi ve Mali Mevzuat Yönetimi Müdürlüğü" nezdindeki Uzman Yardımcılığı görevini müteakip, aynı Bankanın "Baş Hukuk Danışmanlığı" biriminde avukat kadrosunda çalışmıştır.

06.02.2015 tarihinde Bankadaki görevinden kendi isteği ile ayrılarak Ankara Barosu'na bağlı olarak avukatlık mesleğini icra etmektedir.



0%
KAMU HUKUKU
0%
ÖZEL HUKUK
0%
İDARE HUKUKU

ÇALIŞMA SAATLERİ

03

HAFTA İÇİ: 08:30 - 18:30

CUMARTESİ: 10:00 - 17:00

HUKUKİ DANIŞMANLIK

04
Sorunlara zamanında müdahale edilmediğinde, ileride daha büyük maddi ve manevi zararlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Hukuksal sorunları olmasa bile; kişiler veya şirketler, mesleki ve sosyal ilişkilerinin kurulması öncesi hukuksal sorunlar yaşayabilmekte, hukuksal danışmanları bu soruları yanıtlayarak muhtemel riskleri en aza indirmektedir.
Önleyici hukuk tedbirleri kapsamında hukuki danışmanlık, gerçek ve tüzel kişiler için doğmuş/ ileride doğabilecek hukuki problemlere daha başındayken tedbir alma imkanı sağlar. Nitekim Avukatlık Kanunu 35/3 e göre, “Türk Ticaret Kanununun 272 nci maddesinde ön görülen esas sermaye miktarının beş katı veya daha fazla esas sermayesi bulunan anonim şirketler ile üye sayısı yüz veya daha fazla olan yapı kooperatifleri sözleşmeli bir avukat bulundurmak zorundadır.” Ofisimiz ticari şirketlere, resmi kuruluşlara, her türlü tüzel ve gerçek kişilere sözlü/yazılı danışmanlık hizmeti vermektedir.

Hukuk Danışmanlık Hizmeti Kapsamı :
  • Her türlü sözleşmelerin hazırlanması
  • Her türlü ihbar, ihtar ve bildirim hazırlanması
  • Hukuki meselelerde sözlü ve yazılı danışmanlık vermek
  • Yeni çıkan kanunlar ve yönetmelikler hakkında bilgilendirme yapmak

SOSYAL MEDYALARIMIZ

05

FAALİYET ALANLARI

07

BİLİŞİM HUKUKU

Bilişim, bilgi ve teknolojinin ortak kullanımı sonucu üretilenlerdir. Bilişim hukuku, bilgi ve teknolojinin kötüye kullanımı ile insanlara zarar vermesini önlemek için ortaya çıkarılmış bir hukuk dalıdır. Kişisel verilerin korunması özellikle son zamanlarda gündemde olan ve önemi günden güne artan konulardan biridir. 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun, içerik itibariyle belirli suçları oluşturduğu hususunda yeterli şüphe sebebi bulunan internet sitelerine erişimin engellenmesine karar verileceği düzenlenmiştir. Günümüzde en çok dava konusu olan erişimin engellenmesi konularından biri de kişilik hakkının ihlali nedeniyle erişimin engellenmesi meselesidir. İnternet ortamında yapılan yayının kişilik haklarını ihlal etmesi halinde erişimin engellenmesi söz konusu olabilir. Kişilik hakkı ihlali nedeniyle web sitesinin engellenmesi kararı Sulh Ceza Hakimi tarafından verilmektedir. Ancak Sulh Ceza Hakimliği’ne başvurulmaksızın kişilik hakkı ihlal edilen kişiler, kurum ve kuruluşlar içerik sağlayıcısına, içerik sağlayıcısına ulaşamamaları halinde yer sağlayıcısına başvurmak suretiyle web sitesinin engellenmesini talep edebilirler.

Özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi halinde de erişimin engellenmesi talep edilebilir. Özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesine örnek olarak kişilerin izinsiz bir şekilde fotoğraflarının yayınlanması, fotoğrafları yayınlanmamakla birlikte yalnızca isminin yayınlanması dahi özel hayatın gizliliğinin ihlali sonucunu doğurabilir.

Bilişim teknolojisindeki hızlı gelişme, bilişim sistemlerinin çeşidini ve kullanım sayısını arttırmakta olup, beraberinde değişik yöntemlerle işlenebilen suç tiplerini de ortaya koymaktadır. Bilişim suçları modern çağın en hızlı ve kolay işlenen ve çeşitlenen suçlarını oluşturmaktadır. Çünkü bilişim suçlarını önlemek için etkin önleyici güvenlik önlemlerinin geliştirilmesi yönünde bilişim sistemlerini kullanan şirketler ve bankalar tarafından yeterince önlem alınmaması bu suçların artmasına neden olmaktadır. ( Bilgisayar Yoluyla Dolandırıcılık/ Sahtecilik/ Kişisel Verilerin Kötüye Kullanılması/ Ticari Sırların Çalınması/ Hacking vs.) Ofisimiz adli bilişim alanında uzman avukatlar tarafından bu alanda hizmet vermektedir.

CEZA HUKUKU

Ceza hukuku, suç adı verilen insan davranışının yapısını inceleyen ve buna özgü yaptırımlar öngören hukuk dalıdır. Ceza hukukunda, suç bireyler arasında işlenmiş gibi görünse de, asıl olan, fail ile mağdur arasındaki çıkarların denkleştirilmesi değil, fail ile devlet arasında devlete ait cezalandırma yetkisinin kullanılmasıdır. Kural olarak, mağdur devletin cezalandırma yetkisinden, devlet de görevi olan cezalandırma yetkisinden vazgeçemez. Temel hak ve özgürlükler ile diğer birçok hakkın ihlal edilmesi tehlikesi karşısında, ceza yargılaması süjelerinden hakim, savcı ve avukatlar görevleri bakımından büyük öneme sahiptir. Ceza Hukuku, toplumun varlığının, sürekliliğinin, ilerlemesinin güvence altına alınması, ortak hayatın korunması için gereklidir. Ceza hukukunun amacı, Türk Ceza Kanununda belirtildiği üzere kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir. Yargılama sürecinde gerçekleşebilecek herhangi bir hak kaybının önüne geçebilmek adına, ceza hukuku alanında tecrübeli avukatların desteğine ihtiyaç vardır. Ofisimiz bu alanda hizmet vermektedir.

MİRAS HUKUKU

Mirasla ilgili olarak farklı hak kayıpları yaşanabilmektedir. Miras bırakacak olan kişinin sağlığında yapmış olduğu hileli devir işleminin iptali için tapu iptal davası açılabileceği gibi, mirastaki saklı payında yaşadığı kaybın giderilmesi için tenkis davası da açılabilmektedir. Miras sürecinde yaşanabilecek hak kayıpları farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Mirasın borca batmış olduğu durumlarda kişilerin mirasın reddi davası ya da diğer adıyla reddi miras davası açmaları gerekir. Reddi miras davaları açılması belirli şartlar ve zaman dahilinde yapılabilir. Mirasta yaşadığı hak kayıplarının telafisi için açılabilecek bir başka dava türü ise ortaklığın giderilmesi davası olmaktadır. Kendisine kalan mirasın paylaşımında diğer mirasçılar ile uzlaşmazlığa düşen kişi izale-i şuyu davası açarak mevcut mağduriyetini giderebilmektedir. Miras davaları oldukça karmaşık ve zor davalardır. Bu süreçte açılacak davanın türüne göre atılması gereken adımlar ve izlenecek yol da farklılık gösterecektir. Bu nokta mirasla ilgili yaşadığı sorunun çözülmesini isteyen kişilerin miras avukatı tutmaları onların yaşadığı hak kayıplarını telafi edecektir. Ofisimiz bu konu da alanında uzman avukatlarıyla hizmet vermektedir.

AİLE HUKUKU

Aile hukuku, aileye ilişkin konularla ilgilenen, medeni hukukun kapsamı içinde yer alan bir hukuk dalıdır.
Aile hukukunun başlıca konuları nişanlanma, evlenmenin koşulları ve hükümleri, boşanmanın koşulları ve sonuçları, mal rejimleri, aile konutu, soy bağı, evlat edinme, velayet, çocuğun nafaka hakkı, vesayet, kayyımlık, yasal danışmanlık, yardım nafakasıdır. Kadın hakları ve çocuk hakları, başlı başına ayrı inceleme alanı oluştursa da aile hukukunun da ilgi alanı içindedir. Boşanma ortak hayatın artık bir arada sürdürülemeyeceğinin tarafların birlikte veya taraflardan birinin ileri sürmesi durumudur. Boşanma davası açmaya karar veren taraf veya tarafların ilk yapacakları iş bir dava dilekçesi yazarak mahkemeye başvurmaktır. Ancak yapılan ilk ve belki de en büyük hata dava dilekçesinde boşanma davası sebeplerinin eksik, yanlış, delillendirilmeden bir avukat yardımı olmadan yazılmasıdır. Boşanma davası dilekçesinin yetkisiz mahkemeye veya görevsiz mahkemeye verilmekte bu nedenle taraflar davaların reddi sonucu ile karşı karşıya kalmakta ve büyük bir zaman kaybı yaşamaktadırlar. Boşanma davası ve sonuçlarından velayet, nafaka, mal rejimi, tazminat taleplerine ilişkin davanın bir avukatın yardımı olmadan takip edilmesi veya davalı konumunda iseniz bu davaların avukatsız takip edilmesi büyük hak kayıplarına yol açabilmektedir.
Aile mahkemeleri tarafından boşanma davası görülür ve karara bağlanır. Aile mahkemelerinde taraflar arabuluculuğa başvurabilir veya yargılamaya mahkeme tarafından devam edilir ve sonuçlandırılır. Türk Medeni kanununun 163. Maddesinin 3. Fıkrasında anlaşmalı boşanma davası prosedürü düzenlenmiştir. İlgili madde hükmü uyarınca; anlaşmalı boşanma davası açabilmek için evlilik birliğinin en az bir yıl sürmüş olması gerekmektedir. Evlilik birliği en az bir yıl sürmüş ve eşler birlikte boşanmak için başvurmaları halinde evlilik birliği temelinden sarsılmış kabul edilecektir. Bir yıllık süre nikah tarihinden itibaren başlar. Anlaşmalı boşanma davasının kabul edilmesi için tarafların bir protokol düzenlemeleri gerekmektedir. Bu protokolde boşanmanın mali sonuçları ile varsa çocukların durumuna ilişkin düzenlemeler bulunmalıdır. Bu husus mahkemede sözlü olarak da dile getirilebilir ancak davanın kısa sürmesi, sözlü anlaşmanın bozulması ve taraflardan birinin vazgeçmesinin önüne geçilmesi açısından yazılı bir protokol hazırlanması çok önemlidir. Bir avukat yardımıyla hazırlanacak protokol ileride oluşabilecek hak kayıplarını önleyecektir.

İNTERNETTEN İÇERİK KALDIRMA

5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun, içerik itibariyle belirli suçları oluşturduğu hususunda yeterli şüphe sebebi bulunan internet sitelerine erişimin engellenmesine karar verileceği düzenlenmiştir. Günümüzde en çok dava konusu olan erişimin engellenmesi konularından biri de kişilik hakkının ihlali nedeniyle erişimin engellenmesi meselesidir. İnternet ortamında yapılan yayının kişilik haklarını ihlal etmesi halinde erişimin engellenmesi söz konusu olabilir. Kişilik hakkı ihlali nedeniyle web sitesinin engellenmesi kararı Sulh Ceza Hakimi tarafından verilmektedir. Ancak Sulh Ceza Hakimliği’ne başvurulmaksızın kişilik hakkı ihlal edilen kişiler, kurum ve kuruluşlar içerik sağlayıcısına, içerik sağlayıcısına ulaşamamaları halinde yer sağlayıcısına başvurmak suretiyle web sitesinin engellenmesini talep edebilirler.

FİKRİ VE SINAİ HAKLAR

Telif Hakları veya Fikri haklar diye de anılan “Fikri Mülkiyet”, bir eser üzerinde sahip olunabilecek maddi ve manevi hakların tamamını ve komşu haklarını ifade eder. Fikri mülkiyet, bir kişiye veya kuruluşa ait olan fikir ürünüdür; söz konusu kişi ya da kuruluş, sonradan, bunu serbestçe paylaşmayı veya kullanımını belirli biçimlerde kontrol etmeyi tercih edebilir.
"Sınaî Mülkiyet", genel tanımı ile sanayide ve tarımdaki buluşların, yeniliklerin, yeni tasarımların ve özgün çalışmaların ilk uygulayıcıları adına; ticaret alanında üretilen ve satılan malların üzerlerindeki üretici veya satıcısının ayırt edilmesini sağlayacak işaretlerin sahipleri adına tescil edilmesini ve böylece ilk uygulayıcıların ürünü üretme ve satma hakkına belirli bir süre sahip olmalarını sağlayan gayri maddi bir haktır.

Fikri mülkiyet hukuku; telif hakları olarak da bilinen fikir ve sanat eserleri (copyrights) ve sınaî mülkiyet hakları şeklinde iki ana kategoriye ayrılmaktadır. Telif hakları, eserin meydana getirilmesiyle kendiliğinden doğar. Bunun için bildirim ya da tescil gibi bir prosedüre ihtiyaç bulunmamaktadır. Buna karşılık patent, faydalı model, marka ve tasarım gibi sınaî mülkiyet kategorisinde yer alan haklar Türk Patent Enstitüsü (TPE) gibi bir idari kurumda tescil ettirilmelidir. Ülkemizde sınai mülkiyet hakları Türk Patent Enstitüsü (TPE) tarafından korunmaktadır.

Fikri ve sınaî mülkiyet hakları genellikle yedi temel grup içinde ele alınmaktadır:

-Fikir-Sanat eserleri
-Entegre Devre Topografyaları
-Yeni Bitki Çeşitleri Üzerindeki Islahçı Haklar
-Patent
-Endüstriyel Tasarım
-Coğrafi İşaretler
-Marka

BASIN HUKUKU

Basın hukuku, kitle iletişim araçları ile yayın yapılması faaliyeti ile bu faaliyetin icrasına aday kuruluşların yapısına ilişkin kuralların bütününe verilen isimdir.

Teknoloji çağı günümüzde  basın hukukunda hem haber verme özgürlüğü, medya şirketlerinin idare ile ilişkisi ve medya yoluyla işlenen suçlar gibi niteliği itibariyle kamu hukukuna dahil kurallar hem de medya alanına has sözleşme ilişkileri, medya alanındaki eylemlerden doğan tazmin sorumluluğu gibi özel hukuka dahil kurallar bir arada yer almaktadır.

Basın (Medya) hukukunun içeriğini bu şekilde tespit ettikten sonra medya hukukuna has kural ve kurumların yapısına bakmak gerekir. Medya hukukundaki mevzuat da medya alanlarına göre çeşitlendiğinden buna ilişkin yapılan ayrımı buraya da uygulamak gerekir. Ancak öncelikle hukukun geneline hâkim olan medya hukuku açısından da uygulanacağını ifade etmemiz gerekecektir. Bu açıdan Anayasal ve iç hukuka dahil edilmiş uluslararası mevzuat anlamında iletişim ve basın özgürlüğüne ilişkin tüm genel ilkeler medya hukuku açısından da geçerli olacaktır.

Görsel-işitsel medyada sorumluluk rejimi ve bu medya kuruluşlarının hukuki ve mali yapısı bizim hukukumuzda genel olarak 3984 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun çerçevesinde düzenlenmiştir. 

SANAL ZORBALIK

İletişim teknolojisini kasıtlı olarak birini incitmek ve ona bir şekilde zarar vermek amacıyla kullanmaya sanal zorbalık denir. İnternet üzerinden çeşitli web sayfalarını, sosyal ağları kullanarak veya cep telefonu gibi diğer önemli iletişim araçlarını kullanarak biri hakkında kasıtlı olarak yanlış şeyler yaymak, onu kötülemek, aşağılamak, hakaret etmek, korkutmak, kontrol etmek, kandırmak, ona uygunsuz içerikli e-postalar, mesajlar yollamak, onun izinsiz fotoğraf ve videolarını çekmek, bunları yayınlamak, onun bilgisayarındaki vb. bilgilerine bir şekilde ( virüs vb.) ulaşmak gibi davranışlar sergilemek sanal zorbalığa girmektedir.

Mağdurlar, kendilerine göre bazı tedbirler almaya çalışıyorlar. Ancak mağdurların çözümlerinden olan kişiyi engellemek yeterli olamamakla birlikte, sanal zorbalıkta en etkin yol hukuki mücadeledir. Böyle bir durumda sessiz kalınmamalı, sanal zorba ile gerçekleşen yazışma vb. kanıt niteliğindeki elektronik belgeler saklanmalı, silinmemelidir. Bu durumda başlatılacak hukuki mücadele bunu devam ettirecek sanal zorbalar için tehdit olacaktır.

CİNSEL SUÇLAR

Cinsel içerikli sözler, tavırlar, laf atmalar, ısrarcı bakışlar veya sarkıntılık gibi kişileri cinsel yönden rahatsız eden davranışların hepsi cinsel tacizdir. Tacize uğrayan bir çok kişi bunu açıklayamıyor ve taciz edildiği için kendini suçluyor. Oysa suçlu olan tacize uğrayan değil, taciz edendir. Kişilerin bu konuda seslerini yükseltmeleri çok önemlidir. Çünkü suskunluğu gören tacizciler, cezasız kalacalarını düşünerek tacize devam ediyorlar.

Cinsel taciz çocuklar için de bir tehlikedir. Çocuklarla kuracağımız sağlam ve güvenli bir ilişki, herhangi bir şey yaşanırsa birilerine anlatabilmesi açısından çok önemlidir. Cinsel taciz, kız çocuklar kadar erkek çocuklar için de bir tehlikedir. TCK’nin 105. maddesi Cinsel Taciz suçunu, tacize uğrayan kişinin şikâyeti üzerine cezalandırır. Bu suçu işleyen kişiye üç aydan iki yıla kadar hapis veya para cezası verilir. Tacizin cezalandırılması için fiziksel temas olması gerekmez.

Fiziksel taciz ise TCK’nin 102. maddesinde Cinsel Saldırı suçu olarak, kişinin vücut dokunulmazlığını ihlal etmek olarak tanımlanır. Saldırganın cezalandırılması için saldırının cinsel ilişkiyle sonuçlanması gerekmez. Örneğin tecavüze teşebbüs ya da elle sarkıntılık, cinsel saldırı olarak kabul edilir.

ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL

Anayasanın 20. maddesine göre; "Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz." Bu ilkenin ihlali halinde, yani özel hayatın gizliliği ihlal edilirse Ceza Kanununa göre fiil suç sayılacaktır.

Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile veya adli para cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz (Madde 134/1).

Başkasının gizli yaşam alanına girilmesi ve kayda alınması suç sayılmıştır. Görüntü ya da ses kaydı yapılması halinde ceza en az bir yıl olacaktır. O halde görüntü ya da ses kaydı ağırlaştırıcı hal olarak kabul edilerek cezanın daha fazla olması benimsenmiştir.

134. maddenin ikinci fıkrasına göre; kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacaktır. Eğer bu fiil basın yayın yoluyla işlenirse, özel yaşam basın yayın araçlarıyla kamuoyuna duyurulursa verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır.

Özel yaşama ait elde edilen kayıtlardan herhangi bir suretle yarar sağlanması veya bunların başkalarına verilmesi veya başkalarının bilgi edinmeleri hali ya da yayın yoluyla açıklanması özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun ağırlaşmış şeklini oluşturmaktadır.

AVUKAT İrem Şahiner